Bir doktor arkadaşa “Fonksiyonel Tıp eğitimi alıyorum. Buna yönelmeye karar verdim” dediğimde aldığım ilk reaksiyon hep aynı: ”O nasıl bir şey? Alternatif Tıp gibi bir şey mi?” “Alternatif Tıp” hakkında oldukça zayıf bir bilgisi, buna karşın kuvvetli bir fikri olan, bunun yanında kendi içinde olduğu “klasik” tıp hakkında da oldukça kuvvetli bir bilgisi, fakat zayıf bir fikri olan bu arkadaşa, Fonksiyonel Tıp’ı ayaküstü tanımlamakta hep zorlanmışımdır. Bazı kavramları tanımlamaya soyunduğunuzda, kaçınılmaz olarak gerçekte olduklarından daha kuru, adeta suni bir tanımlamaya hapsettiğinizi farkedersiniz. “İyilik nedir?” dendiğinde yapılacak bir tanımın, yansıtılmak istenilen şeye göre -çaresiz- kuru ve boş kalması gibi. Gene de yapmak zorundayız.

Fonksiyonel Tıp (FT), bildiğimiz, okulda okuduğumuz tıbbın ta kendisinden başka bir şey değil. Buna karşın okulda okuduklarımızın, okulda okumadığımız bir yaklaşımla kronik hastalıklara uygulanmasıdır. Kronik kompleks hastalıkların önlenmesi, erken safhada saptanması ve tedavisinde, bireye has temel biyolojik dengesizliklere çok sayıda birbirinden farklı planda ve eş zamanlı olarak müdahale eden,bireye özgü olmak şartı ile hastalığının altta yatan nedenlerini bulmak ve bu bilgileri gene bu bireyle el ele vererek hastalığını geldiği yoldan geri çevirmeye yönelik olarak kullanmayı amaçlayan bir sağlık yaklaşımıdır.

Bana ayaküstü “Fonksiyonel Tıp dediğin nasıl bir şey?” diye soran doktor arkadaşlara bazen şu cevabı veririm: “Diyelim ki hastaya bir tanı koymak yasak. Hadi şimdi doktorluk yapalım. İşte tam olarak böyle bir şey, Fonksiyonel Tıp” Kaşları hafif çatık, yüzünde şüphe dolu bir ifade: ”Nasıl yani?” der doktor arkadaşım. “Tanı koymayacağız? E n’olacak sonra peki?” “Bir düşünelim gene de, birlikte” derim ben. “Ne yapabiliriz bu durumda?”

Hastayı anlamak ve tedavi etmekte tüm yol haritasını çizme işini devrettiği “tanı” adı verilen “hastalık ismini” elinden aldığınız arkadaşınız, haklı olarak kendini sudan çıkmış balık gibi hisseder. Artık oyunun adı hastaya bir “isim vermekten” ibaret değildir. Aslına bakarsanız, önündeki hasta organizma ile ilk olarak o anda gerçek manada karşı karşıya kalmıştır. “Peki” der, “Madem tanı koymayacağız.. O zaman.. Bu hastada nasıl bir disfonksiyon oluşmuş, homeostazis dengesi nerelerde bozulmuş, buna bakmaya çalışacağız”.

Böylece ilk anın şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra, sudan çıkmış balık hissiyatı yerini bambaşka bir kavrayışa bırakmıştır. Birkaç saniye önce kendini çıplak ve silahsız kalmış sanırken, aslında Tıp Fakültesi’nden mezun olduğundan beri sahip olmadığı ölçüde geniş bir inisyatif ve hareket alanı elde ettiğini fark etmiştir. Yalnız ortada bir büyük sorun vardır: Bu geniş hareket alanı ve inisyatif olanağı içinde önündeki organizmaya nasıl bir sistematikle yaklaşacaktır? Almış olduğu eğitim buna dair bir şey değildir. Almış olduğu eğitimde izlemesi gereken yol, en pratik ve hızlı biçimde “ayırıcı tanı” yapmak ve bir an önce hastaya bir “isim” vermektir. Eğitimin odaklandığı merkez budur. Bu isim (tanı) bir kez verildikten sonra nelerin yapılacağı zaten kılavuzlarda yazılıdır. Artık düşünecek fazla bir şey yoktur. Aslında düşünmeye gerek de yoktur.

İşte, fonksiyonel tıp kitabını, “düşünmeye gerek bırakmayan” bu basite indirgeyici yaklaşım yerine “Bu hastanın hangi biyolojik sistemlerinde nasıl bir disfonksiyon oluşmuş da bu organizma homeostazı kaybetmiş.. Ne yapabiliriz bir bakacağız” yaklaşımını benimsemeye cesaret edecek yürekli doktor arkadaşlarımı, tam da böyle bir sistematiğin var ve işlerlikte olduğundan haberdar etmek için yazdım. Fonksiyonel Tıpta biz de “tanı” koymaya çalışırız, evet. Ama peşinde olduğumuz tanı, o yapay “isim” değil, önümüzdeki bireye has altta yatan biyolojik disfonksiyonlardır.

  • Klasik Tıpta biz, önümüzdeki hastada nasıl bir hastalık olduğunu araştırıyoruz. FT, önündeki hastalığın nasıl bir hastada olduğunu…
  • Klasik Tıpta organı tedavi ediyoruz. FT organizmayı…
  • FT sağlığı korumaya ve geri kazanmaya yöneliktir (healthcare).
  • Klasik Tıp hastalık yönetimine odaklıdır (disease management).

İlk bakışta slogan görünümlü gibi duran bu birkaç cümle size şu safhada pek az şey ifade ediyor olsa gerek. Fakat fonksiyonel tıp hakkında daha fazla bilgi sahibi oldukça, bu ifadelerin olan biteni oldukça veciz ve adil biçimde yansıttıklarına sizin de katılacağınızdan şüphe duymuyorum.

Fonksiyonel Tıp (FT) alternatif tıbbın dışındadır dedik ama alternatif tıp diye adlandırılan yaklaşımlarla da, (bu bahiste “tamamlayıcı tıp”, “integratif tıp” gibi kavramların ayrımlarına girmeden, doğru bir tanımlama olmamakla birlikte ülkemizde ve dünyada daha yaygın kullanımda olan alternatif tıp terimi ile devam ediyorum) klasik tıbbın aksine, mesafeli olmayı bırakın iş birliği içindedir. Bir migren hastasına yetkin bir akupunktur uygulaması yapıldığında, bir fibromyalji hastasına doğru bir PEMT enerji tedavisi yapıldığında, bir trigeminal nöralji hastasına iyi bir nöral terapi yapıldığında hastayı bir süre de olsa taşıyabileceğimiz noktanın, ilaçlarla taşıyacağımıza göre eski gerçek sağlığına daha yakın bir nokta olabileceğinin bilincindedir. Bununla birlikte, Fonksiyonel Tıp ile Alternatif Tıp, elma ile armut gibi değil, elma ile tornavida gibi, farklı işlevleri olan kavramlar. Fonksiyonel Tıp, bu kitapta yansıtmaya çalışacağımız gibi, kronik kompleks hastalıklara yaklaşımla ilgili bir yol haritası, bir metodoloji, bir sistematik önerisidir. Alternatif tıp’a ise zengin bir alet çantası gibi bakmak doğru olur: Onlarca değişik yöntem, her biri küçüklü büyüklü kısır daireleri kırmanızda işe yarayabilir.

”Ancak FT’daki bütünsellik, bireysellik ve kalıcı etkiyi alternatif tıp yöntemlerinde yakalayamazsınız.”